Yeni bir eve taşınma sürecinde: Anılar sarmış dört bir yanımı...

Kaç gündür uzak kaldım kendimden. Kendime dönemediğim, içimi gözleyemediğim garip günler içindeyim. Güze dönen günlerin yorgunluğu mudur bilemem ama dilimde hep tekrarlanan nedense bir türlü tüketemediğim ''çok yorgunum '' nakaratı. Oysa hiç sevmem yorgun, bıkkın olmayı...
Bütün suçu mevsimlere yüklemek ne kolay değil mi  tadını çıkarmak, rüzgârın esintisini yüzünde hissetmek varken?

Elimde aslında okunması çok kolay ama benim yarım yamalak okumalarımla kitaba haksızlık ettiğim ''Şangay Kızları'' kitabı: kâh başucumda, kâh çantamda, kâh elimde... Arabamda onbeş gündür bıkmadan dinlediğim, usul usul Fransızca fısıldayan yumuşak sesli Stacey Kent.
Herkes gibi işe gidip gelmekteyim ben de. Bir senedir bekleme sürecinde olduğumuz yeni evimize taşınma heyecanı yerini bir ay içinde nasıl olacak, nasıl bitecek bu işler, oğlan alışabilecek mi yeni evine bağlamındaki düşüncelerden dolayı stresli günlere bıraktı. Yapılması gerekenler konusunda profesyonel destek almamıza rağmen fayans, duvar kağıdı, oğlanın yatağı, odası, çalışma masası ve bilumum alınacaklar, taşınacaklar, yapılacaklar, atılacaklar arasında sıkışıp, daralıp kaldım. Çok sevdiğim kitaplarım kolilenme sürecindeler. Geçen günlerde evliliğimizin 13.yıldönümünde eşimle beraber kaldırdığımız şarap kadehlerimize eşimin ''bu evde geçireceğimiz son yıldönümü'' cümlesi mi beni acıttı bilmiyorum. Sahi ya acısıyla tatlısıyla ne çok şey yaşadık bu evde biz: bazen kavgalar, çokça kahkahalar, ilk arabamız, o zamanlar yemek masasının yanında olan yemek dolabının üstüne bir bir gezilen yerlerden alınan ve üstüne devamlı bir yenisi eklenen bize bizi hatırlatan objeler, yemek masası etrafında dostlarla yenen yemekler, o gün hayatıma renk katan kimi dostların hayatımdan çıkıp yerine yenilerinin eklenmesi ve herş eyden öte oğlumun hastaneden çıkıp bu evde hayatımıza renk katışı, onunla beraber uykusuz geceler ama gülen gözler...

....oysa artık yeni bir ev, yeni bir suret görmek isteyen ben değil miydim? Şarkıdaki gibi ''anılar sarmış dört bir yanımı'' ruh durumu halinde, her bir koliye kederli ruhumu da paketlemekteyim. Umarım kolileri açarken üstüme üstüme gelmezler.

Annesi gibi melankolik olan minik oğlumda telaşlı muhtemelen annesinden dolayı. Gerçi onun telaşı oyuncaklarım ne olacak, peki ama hepsini alacak mıyım cinsinden ama olsun. Daha önce çalışma odasında olan kitaplarımız bu sefer salonda kendilerine yer buldular ama kapaklı bir dolabın içinde:)
Hoş bir kapak tasarlamaya çalışıyoruz bakalım nasıl olacak.Yakın zamanda biterse eğer fotoğraflarını koyacağım inşallah buraya.

Evet bu aralar ayırdığım ,ayıkladığım her bir eşyayla beraber anılar tek tek elimden geçiyorlar, unutmuş olduklarım tekrar gözümün önüne geliyor, canlanıyor, düşündürüyor. Dudağım bazen yukarı doğru kıvrılıyor, hafif keyifli bir gülümseme oluyor, bazen de o dudak aşağı kıvrılıyor beni kederlendiriyor. Kitap aralarındaki solmuş notlar elime ulaşıyor, yüreğimde ılık esintiler oluşturuyor. Bazen unutulmuş eski bir dostun adını fısıldıyor bana, kim bilir şimdi nerdedir düşüncesiyle.
....amma velakin kendime diyorum ki bu da bir yenilenme süreci, acısıyla tatlısıyla bitiyor ve geçiyor. Herkes gibi ben de yeni bir başlangıca merhaba demeye hazırlanıyorum. Umarım hepimiz güzel günler görürüz. Mutlu günler hepimizin olsun....

Etiketler: