Günlerdir Nazlı Eray'ın yaşamından anılarını anlattığı son kitabının kitapçı raflarına dizilmesini bekliyorum.Hatta Cumartesi günü kitabı elime almaya çok yaklaşmıştım.D&R 'da kitabın gelip gelmediğini sorduğum görevli,kitabın geldiğini ama kutulardan birinin içinde saklanmış beni bekleyen kitabımı,-kutuları bugün açmayacağını söyleyerek- alamayacağımı söyledi.Yıkıldım ama umudumu kaybetmedim.Ben de eve geldim kitaplığımdan hemen aralarda kalmış bir Nazlı Eray kitabı buluverdim.
Açıkcası en son okuduğum ''Kayıp Gölgeler Kenti''damağımda enfes bir tat bırakmıştı,bu tadı Orphêe'de bulamadım ama ben zaten son kitap''Tozlu Altın Kafes''e hazırlık yapıyordum.
Pazar günümde miskinlik ve Tahsin Yücel'in kitabı ''Peygamberin son beş günü''ile dolduruldu.Haftasonu çok okur;az yazardım yani...Acelem, pazartesi kavuşacağıma inandığım Nazlı Eray kitabıma hemen başlayabilmek arzusundandı.Eğer bu yazıyı da bitirip okuduğum son kitabın bende bıraktığı izleri anlatabilirsem,akşam güzel bir yemeğin üstüne alabileceğim kitabımı elime...Sonra varın değmeyin siz benim keyfime..
Bir zamanlar bundan onbeş sene öncesinde eşim ve ben kitaplarımızı Beyoğlu'ndan sahaflardan alırdık.O günlerde paramızın az olduğunu hiç düşünmesemde,demek ki aşkın gözü körmüş ve ben bunu farkedememişim.Bir de nedense bulduğumuz her Can Yayınları kitabını düşünmeden almışız.Şimdi bakıyorum da alıpda okumadığımız bir dolu kitap olmuş.Allahtan tam bir Latin Amerika edebiyatı tutkunu olan eşim sayesinde keyifle okunacak bir dolu kitabım var.Uzun lafın kısası okuduğum son iki kitapta sahaflardan alınmış,eski kitaplardı.
Tahsin Yücel'in kitabının ise hemen hemen her sayfasında kurşunkalemle işaretlenmiş bir dolu satır,
sayfa kenarlarına sığdırılmaya çalışılmış yorumlar,notlar vardı.Okurken, yıllar önce bu kitabı okumuş, notlar almış kişinin kendisini merak etmedim dersem yalan olur,nedense kendisinin bir kadın olduğuna karar verdim ayrıca:)Yıllar önce eşimle bu kitabı alırken sahaf arkadaşımız bu kitabın Galatasaray Lisesinde ders kitabı olarak okutulduğunu söylemişti bize.O zaman kitabı alır almaz eşim hemen okumuş ve çok beğendiğini söylemişti bana..Şimdi kitabın son sayfasını kapattıktan sonra kitabın bende bıraktığı tat yine yıllar önce okuduğum Vedat Türkali'nin ''Birgün Tek Başına ''adlı kitabında hissettiklerimle aynı.Kalbimde kitapta ''Peygamber''lakabıyla anılan Rahmi Sönmez'e yardım edememekten dolayı ince bir sızı..Oysa elinden tutmak,yerden kalkmasına yardım etmek,bir sıcak çay demlemek isterdim kendisine..Bir elinde Birinci sigarasından ayrıldıktan sonra kavuştuğu Samsun sigarası,büyük aşkı Feride'yi anlatırdı bana.Feridenin Marmara şarabı ,Birinci sigarası demek olduğundan bahsederdi.Ölerek ömür boyu gencecik kalmayı başaran Feride olurdu bakışları,sözleri..
Benim anlatacağım kitaba gelecek olursa söz,''Peygamberin Son Beş Günü''1993 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı almış bir kitap.Kitabın 3.Basımı..
Eğer sahaf arkadaşın dediği gibiyse,bizim elimize ulaşmak için kitap uzun bir yolculuk yapmamış sayılır.Galatasaray Lisesinin hemen karşısındaki pasaja kadar kısa bir yolculuk geçirmiş kendisi.
Tahsin Yücel'in kitabın başında önsöz yerine ''zorunlu bir açıklama'' başlığı altında kaleme aldıklarına bakılacak olursa kitabın çıkış noktası büyük işadamlarımızdan birinin önerisi ve tabii maddi imkanlarıyla 1940 ozanlarından ''Peygamber''lakaplı Rahmi Sönmez'in gerçek belgelere dayanan yaşamöyküsü yazılacakken,kitap tamamlandıktan sonra büyük işadamı Fehmi Gülmez anlatılan hikayede arkadaşının marksçı bir ozan olarak gösterilmesini doğru bulmayarak yaptıkları sözlü anlaşmayı bozuyor.Bunun üzerine aslında bir araştırma şeklinde hazırlanmış olan kitap,roman olarak yayınlanmak üzere bugün okuduğumuz şekline bürünüyor.
Kitap uzlaşmaz bir marksçı ozan olarak adlandırılan Rahmi Sönmez ile büyük kapitalist diye tanımlanan Fehmi Gülmez'in hikayesi.Hayata başladıkları yer ve zaman aynı.İlkokuldan ,liseye kadar aynı sırayı paylaşarak izledikleri yol karşılaştıkları güçlüklere rağmen dostları birbirinden ayırmıyor.Ta ki üniversiteye İktisat Fakültesine gidip ,orada marksçı ilkeleri kendine ilke edinmiş;Lenin'i,Marks'ı,
Troçki'yi yalayıp yutmuş Feride ile tanışana dek..İki arkadaş o gün aynı kıza aşık oluyorlar.İkisi de Feride'ye evlenme teklif etmelerine rağmen,Feride, Rahmi Sönmez'e olumlu yanıt veriyor.Feride'nin Rahmi'nin fakir evine taşınmasıyla başlayan süreç kısa bir sürede Feride'nin hamile kalıp,hastalanıp,çocuğunu doğururken ölmesiyle sonuçlanıyor.Elinde adı Feride konulan minicik bir kız çocuğu ve daha doyulmamış bir aşkın kahramanı Feride'nin anısıyla başbaşa kalıyor Rahmi Sönmez..Arkadaşı Fehmi Gülmez ne kadar yakınlarında bulunmaya çalışsa da yaşam bu iki arkadaşı birbirinden uzağa sürüklüyor.Kitabı okuduktan sonra kim haklı ,kim haksız karar veremedim ben..
Ama onaylamasam da ,hiç doğru bulmasam da çok genç yaşta kaybettiği karısının anısını hiç kaybetmeyen,hayatını Feride ile yaşadığı ikibuçuk senede hapseden,kilitleyen,yetmiş yaşında ölene kadar ona sadık kalmaya çalışan Rahmi Sönmez'e de ,günümüz kapitalistlerinden sayılan ama yıllar yılı uzaktan da olsa arkadaşını hep kollayan,gözeten ,arkadaşını sevmekten hiç vazgeçmeyen Fehmi Gülmez'e de saygı duydum.Uzun zaman önce kitaplığımda yolculuğunu tamamlamış olan, benim yakından tanıklık etmediğim bir zaman diliminde bu üzücü ama dostane öyküye dışarıdan baktım durdum.
Yine de tarihin ara yerlerinden birinde kalmasındansa ,bir romanın sayfalarında kendine yer bulduğu için Rahmi Sönmez adına sevindim.Fehmi Gülmez sonradan kitabı bastırmaktan vazgeçmiş olsa bile,bir vesile ile Tahsin Yücel'in kalemiyle Rahmi Sönmez'i, kimbilir belki de vazgeçemediği aşkı Feride'yi ölümsüz kılmış.Etiketler: kitap kokusu