2011 yılı Ocak sonu itibariyle blogumu açalı bir sene oldu. Amacım içinde bulunduğum sıkıntılardan kurtulmaktı. Sıkıntılarımın ne olduğuna gelecek olursam, o konu daha da enterasandı.
Efendim, etrafımdaki insanlardan sıkılmıştım ben!
Hep aynı muhabbetler, hep aynı kısır döngü içinde yaşayıp gitmeyi bünyem kabul etmemeye başlamıştı. Konuştuğumuz konular hep ilişkilerle sınırlıydı ve ne konuşursak konuşalım değişen bir şey olmuyordu. Ben sıkıldığımı söyleyemiyordum kimselere, sevgili kocadan gayrı tabii ki :)
İçimde bir yerlerde yeni dünyalar keşfetmeyi, bilmediğim sokaklarda kaybolmayı, yolumu bulamamanın verdiği heyecanı paylaşmak istiyordum etrafımdakilerle. Birbirimize kitaplar tavsiye edebilir, sinemaya, tiyatroya gidebilir, çimlerin üzerine uzanabilir ve hep beraber güneşin gözünün taa dibine bakabiliriz diye düşünüyordum.
Ya ben düşlediğim hayatın çok ötesinde bir yerdeydim ya da arkadaşlarım benim çok ötemde!
Bilmiyorum ne olduğunu!Kaldı ki artık büyüdüm ve ne olduğununda önemi olmadığını, insanın sadece kendiyle mutlu olup, kendiyle yaptığı savaşı eğer isterse kazanabileceğini öğrendim.
Ne demek istiyorum ben, di mi?
Demek istediğim böyle bir zamandı bu bloga start verdiğim günler.
Birkaç yazı öncesinde olduğu gibi içim huzurla dolu değildi.
Şimdi aradan bir sene geçti. Önceleri bu blogda yapayalnızdım ben ama mutluydum. Sesim duyulmuyordu. Sonra bir gün nasıl oldu bilinmez birileri geldi bana merhaba demeye. Blogum ''görünmez blog'' olmaktan kurtulmuştu artık. Şimdi yeni yeni arkadaşlar edindim bu yeni dünyada. Kitaplardan, hayattan, gezilerden bahsedip; birbirimizi tanımasak da sanki yıllardır tanıyormuşuz gibi dertleşiyoruz. Aynı ortak ilgi alanları etrafında toplandığım sevgi dolu insanlarla tanıştım. Her birinin ayrı ayrı yazdıklarını merakla bekliyorum.
Ve şimdi ordan buraya...
Blog yazışmalarının tekrar keyfe dönüşeceği zamanları bekliyorum.Etiketler: Günlük Hikâyeler