Kahire-Kızıldeniz Bir Bisiklet Yolculuğu

''Kızlar ve Babaları'' nı okuyorum ben de. Leylak Dalı' nın bugün içinden paragraflar yazarak bizimle paylaştığı güzel kitaptan bahsediyorum. İçinde bulunan yazıların duygu yüklü olmasının yanı sıra, yazarların kurduğu cümleleride çok sevdim. İçim burkuldu okurken, kaldi ki daha bitirmedim de kitabı. Çantamda taşıdığım kitabı ara ara açıp okuyorum.

Dün yorgun, koşuşturmalı bir günün ardından anahtarımı evde unuttuğumu farkedince, oğlumu arkadaşından alıp soluğu yakınlardaki Palladium AVM'de aldım. Yemeğimizi yedikten sonra, oğlanın da çok keyif aldığı D&R'a uğradık. Gezindik bir müddet. Sonra yeni çıkmış ince bir gezi kitabına denk geldim. ''Kahire- Kızıldeniz, Bir Bisiklet Yolculuğu'', Sibel Buğdaycı yazmış.

Bu sabah keyifle elime aldım kitabı, hem de işyerinde. Gezindiğim ilk 40 sayfaya bayıldım. Bir zamanlar Mısır'a 4 kız nasıl cesaret edip gidebildiğimize şaşırdım. Yazarın yazdığı satırları okurken yazarla Giza Piramitleri hakkında nasıl aynı şeyleri düşündüğümüzü görüp, hiç şaşırmadım. Sonra o gün beraber keyifli bir geziyi paylaştığım arkadaşlarımdan birinin bugün aramızda olmadığını hatırlayıp üzüldüm, ''hayat'' dedim, güzel yüzünü düşündüm. Bugünün ilk yarısını hem keyiflenip, hem hüzünlenerek geçirdim.

Giza Piramitleri'ne gittiğimiz an'a geri döndüğümde yaşadığımız hayal kırıklığını dün gibi hatırlıyorum. Ekrandan gördüğüm piramitler, çölün ortasındaydılar. Oysa benim gittiğim piramitler, şehrin tam göbeğinde, nerdeyse apartmanlara sırtlarını dayamışlardı. Mutlaka 'benim bir Bedevi görmem lazım'' diyen sevgili arkadaşım, gördüğü ilk Bedevi'nin ardından hemen yanımıza geri dönmüştü. Gittikleri değişik coğrafyalarda, gezdiği yörelerin iklim koşullarını yüzlerinde taşıyan insanların fotoğraflarını, fotoğraf sergilerinde gördüğümüzde hayranlık uyandırdığını ve sanatsal bir anlam taşıdığını ben de kabul ediyorum fakat güneşin kavurduğu ve derin izlerini üzerine bıraktığı Bedevi suratları itiraf etmeliyim  ki çok korkutucu.

Develere binmenin 3 kuruş, inmenin 50 kuruş olduğu Piramitlerin etrafında fotoğraf çektirmiş, sonra da aldığımız biletlerle Piramitlerin içine girip büyük hayalkırıklığına uğramıştık. Girdiğimiz kapı esas giriş kapısı değil, hırsızların açtığı lahit odasına giden en kısa yoldu. İçeri bir giren pişman, bir de girmeyen.

Şöyle diyor Sibel Buğdaycı,
''Piramitlerin gizemi müthiş bir hengamenin ortasında yokolmuş gibi. Yüzyılın insanı gizemini çözemeyince, onu yok etmeyi tercih etmiş anlaşılan.''
....ve şöyle devam ediyor ardından,
''Güneyin krallığının hüküm sürdüğü ancak şimdi kalabalıktan nefes alamadığımız bu yerde, neredeyse Piramitler'i göremeyecektik. Ama bu kargaşaya rağmen hâlâ var'lardı. Sadece artık isimlerinin Kırk Haramiler olarak değiştirilmesi gerekiyordu.Kırk Haramiler burada bir şeyler satan tüm Mısırlılarla, buraya gezmeye gelen -tabii biz de dahil- tüm turistlerden oluşuyordu.''

Etiketler: