Vay bee Ekim ayındayız!

Üstüme yapışıp bir türlü gitmek bilmeyen bu tembellik durumundan kurtulmam gerek artık! Yazılacak o kadar çok şey varken, elim nedense bir türlü klavyenin tuşlarına gitmiyor. Şimdi yazmaya çalışıyor olmam; artık bu döngüyü bir tarafından kırmak istememden sebep.

Fena bir yaz da değildi üstelik. Bolca gezmeli, bolca eğlenmeli. Çok keyifli bir Toskana seyahati yaşandı mesela, anlatılmaya değer bir dolu anı var belleğimde.

Sonra oğlan durduk yerde kolunu kırdı okulun açılmasına 3 gün kala. Ne olduysa ondan sonra oldu zaten. Kendimi oğlanla iş arasında koşuşturup dururken buldum.

İş görüşmeleri,  çok yakından tanıdığım sıradan iş saatleri, araya sıkıştırılmış işten kaçıp gitmeli kahve kaçamakları, oğlanın kolu kırık diyerek akşam onunla beraber ödevini yapma durumları, başka şehirlere yapılan günübirlik gidip gelmeler...

Hayatım bu aralıkta gidip gelirken araya sıkıştırılmış kitaplar...

Eylül'ün geçtiğini farkedemedim ben...

Oysa her şey planladığım gibi olsaydı, sevdiğim bir şehirde olacak, ağaçlardan yerlere dökülen hazan yapraklarını orada karşılayacaktım. Yaşadığın yerden başka bir yerde gözünü açmak demek, alıştığın yerin dışında olana daha dikkatli bakmak, keyfini çıkarmaya çalışmak demek benim için. Keşke burada yaşarken, yaşadığım ortamın güzelliğinin farkına varabilsem, daha telaşsız yaşabilsem.

Ekim öyle böyle daha bir güzel başladı benim için. En azından uyanma saatim geldi; Eylül'ü kaçırdığımın farkına varıp, Ekim'in tadını çıkarma fırsatı var önümde.

Bu haftasonu artık her şey normale döndüğüne göre keyfi yapmaya gidiyorum. Birkaç gün olmayacağım buralarda.

Döndüğümde artık daha enerjik olağım söz veriyorum kendime. Oğlanın çıkacak alçısıyla beraber, hayata kaldığım yerden keyifle devam etmek niyetim.

Hepinize keyifli bir hafta dileğiyle...

Etiketler: