Tamam kabul ediyorum! Üzerime gelip oturmuş bir tembellik duygusu hakim bu aralar. Şimdi silkelenip atacağım kendisini üzerimden! Tembellikse o da bir yere kadar canım.
Bilindiği üzere uzun bir zaman önce Roma'ya gitmeden önce izlenecek filmlerle ilgili bir post yayınlamaya başlamıştım. Sonra ne oldu? Ben daha yazacaklarımı bitirmeden (tembellik yüzünden!) Roma yoluna düştüm bile. Daha anlatacak filmlerim vardı üstelik! Eğer biraz daha beklersem Woody Allen'ın Roma konulu yeni filmi benim yazılardan daha önce gösterime girecek onun da farkındayım. O zaman şeytanın bacağını kırmaya çalışmamın vakti gelmişte geçmektedir arkadaşlar.
Şehri uzun uzun anlatmadan önce ilk gecemizde şans eseri girdiğimiz o güzel restauranttan bahsetmek istiyorum haberiniz ola!
Bu sefer Termini yakınlarında konakladık. Küçük, sevimli bir oteldi. Konfor anlamında aradıklarımızı bulduğumuz gibi, kahvaltısı da bizi mutlu edecek çeşitlilikteydi.
Roma'ya vardığımız ilk gün vakit öğleden sonrayı bulmuştu bile! Tek bavulumuzu otel odasına bıraktıktan sonra şehre yeni bir merhaba demek için kendimizi yollara vurduk. Daha önceki Roma kuşatmamdan ağzımda kalan acı tadı yok etmekti niyetim.
Termini Tren İstasyonu gezisi sonunda, bu gezi nezdinde tüm tren istasyonlarını ne çok sevdiğimi bir kez daha hatırladım. İnsanların yollara düştüğü her yer güzeldir bence!
Nereye gideceğimizi konuşmamıştık ama biliyorduk bence. Ayaklarımız İstanbul'da bıraktığımız soğuk havanın tersine bizi burada güle oynaya karşılayan o ılık havanında etkisiyle şaha kalkmıştı zaten. ''Bahar'' dedim kendisine, sen bize gelmezsen biz sana geliriz işte.
Önce Republica Meydanı'ndan geçtik aheste aheste. Ortasından geçen Nazionale Bulvarı yarım daire şeklindeki kocaman meydanı ikiye bölüyor. Görkemli bir çeşme alana imzasını atıyor. Roma, her meydanın ortasında bulunan çeşmeleriyle suların özgürlüğünü ilan ettiği bir şehir.
Yürüye yürüye Trevi Çeşmesi'ne kadar geliyoruz. Kendisini görmeden kulağımıza ulaşan sesi varlığını bize uzaktan hissettiriyor. Bazılarının çok araya sıkışmış bulduğu için sevmediği bu çeşmeyi ben çok güzel buluyorum. Evet, insanın nedense kafasında canlandırdığı kadar büyük değil; ama benim için onu güzel kılan hiç umulmadık bir yerde karşıma çıkması zaten. Üstelik bir binanın kocaman bir duvarını kaplıyor olması da enteresan geliyor bana.
Kararmaya başlayan havayla beraber gözüme romantik görünüyor burası yine! Kafamda Anita Ekberg'in çeşmenin sularındaki sarhoş salınımı, peşinden suya giren yakışıklı.
Şimdi ben de kendimi bu sulara atayım desem etraf çok kalabalık. Önce bu yoğun kalabalığı aşmam gerek, sarhoş desen sarhoş değilim, eh yine de diyelim ki attım kendimi sulara...
Başıma geleceği biliyorum ben, şöyle seslenecek sevgili koca:
''Ben çok acıktım, bence hemen çık ordan, yoksa ben kendim yemeğe gidiyorum!''
İyisi mi bu hayalleri bir kenara bırakmak...
Bu arada İstanbul'da çok sevgili bir dost için verilmiş sözü unutmuyorum tabii...Daha sakin, daha karanlık bir anda geri dönüp vaad edilen niyeti yerine getirmek için buraya tekrar dönmeye karar veriyorum.
Karnımın açlığının farkına varmamam mümkün değil. Kalabalıktan yavaş yavaş sıyrılıp o güzel restauranta girmeye karar veriyoruz. Ne kadar doğru bir karar verdiğimizi girdiğimiz o ilk anda içerisinin güzelliğinden anlıyoruz. Yemeklerimiz geldiğinde kendimizi bir kez daha kutluyoruz. Roma'ya yolu düşecek olanlara şiddetle tavsiye edebileceğim, Toskana şaraplarının kırmızısına kendinizi bırakabileceğiniz bir yer burası. Vineria İl Chianti...
Sırtımı duvarları kaplayan şarapların gölgesine dayayıveriyorum. Günün sabahtan başlayan koşuşturmasının karşılığını almanın vakti geldi, yorgunluk üstüme çoktan çöktü.
Biz yerimize oturduktan kısa bir süre sonra içerisi hemencecik doluyor.
 |
Hayat bu güzel anlardan ibaret olsa gerek! |
Yemeklerimiz masamıza geldiğinde şimdi Roma'nın tadını çıkarmanın vakti!
 |
Şimdiye kadar yediğim en güzel carpaccio olduğunu iddia ediyorum! |
 |
Şimdi bu fotoğrafa baktığımda gözlüğümü nerede kaybettiğimi öğrenmiş bulunmaktayım! |
Etiketler: roma, roma gezi notları, şehir ve yemek, trevi çeşmesi, vineria il chianti