Hâlâ Londra'da Piccadilly Caddesi üzerindeyiz :)

Hâlâ Londra'da Piccadilly Caddesi üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Hatırlarsanız seri halinde ilerleyen Londra yazılarımızın kitap evleri bölümünde yine aynı cadde üzerindeki Hatchards'a girmiş, Orhan Pamuk kitaplarını gurur duyarak yayımlamıştık. Şimdi kitapçıdan çıkıyoruz ve hemen yanındaki yeşillere bürünmüş devasa mağazanın içine giriyoruz. Vitrinler insanın nefesini kesecek güzellikte, kapının içine adımımı attığımda da Fortnum & Mason beni yanıltmıyor.





Burası 1707 yılından beri hizmet veren çay, kahve çeşitliliğiyle insanı şaşırtan, sunduğu bisküvi çeşitleriyle bu gezgin kişiliğin ağzının suyunu akıtan bir mağaza. Daha neler yok ki içeride? Çeşit çeşit ballar, reçeller, marmelatlar, kupalar, çay keyfini zevke dönüştüren demlikler...





İçerinin havası bir sarayın havasını andırıyor. Elbet bir sarayda yaşamışlığım yok; ama aklımdan bir prenses olmakla ilgili düşünceler gelip geçiyor. Bu şehir beni kötü mü etkiliyor ne? Sanırım en son Hamleys oyuncakçısında Prensesimiz Kate'in legodan yapılma hali beni etkiledi galiba yoksa Diana'nın çektikleri de dün gibi aklımda. Neyse bu hayallerden kendimi sıyırıp yoluma devam ediyorum. Fortnum & Mason'ın kırmızı halıları bana esaslı bir hoş geldin diyor. Çok eski bir bina, her köşesinde farklı bir detay dikkati çekiyor.



Antika bir saat bir köşede keyifle dolaşan turistlerin ilgisini çekiyor; önünde fotoğraflar çektiriliyor. Antika saat belli ki bu duruma alışkın, hiç istifini bozmuyor, yıllardan beri durduğu şekilde dimdik duruyor kendi köşesinde, hep olduğu gibi tıklamaya devam ederek. Merdiveni kullanarak çıkılan katlar boyunca yağlıboya tablolar asılmış. Küçük çaplı bir müze gibi burası.

Etiketler: , ,