Yaz boyunca neler okudum diye merak eden var mı?


Yaz güzel geçti. Uzun zamandır burada anlatıp durduğum Edinburgh gezisi anlattığım kadar uzun sürmedi. Bu güzel şehrin ardından Liverpool'a gittik. Beatles'ın şehrini çok sevdim. Sonra Manchester'da bir gün geçirdik. Sonraki gün Londra yolunda oğlanın gözünü boyamak için Oxford ve son olarak Londra! Bu saydıklarımın hepsi 7-8 gün süresinde oldu.

Sonra evde tatilimize devam ettik. Ne yazık ki Selçuk'la seyahat günlerimiz iş dolayısıyla çakıştı ve bana da evde dinlenme zamanı doğmuş oldu. Bu açığı bundan sonraki sonbahar- kış döneminde kapatacağıma söz veriyorum.

Peki bu arada evde neler okudum? Benim açımdan verimli bir dönemdi. Aklımda kalan birkaç kitabı sizinle paylaşayım.


Evden her çıktığında kitapçı uğrayan bir insan tipi var karşınızda. Her kitapseverin paylaştığı sıkıntıları ben de paylaşıyorum. Her seferinde evde okunacak bunca kitap varken, başka kitap almayacağım diyorum ama sözümü tutamıyorum. 
Evde yaşadığım diğer arkadaşlar da aynı. Selçuk da Kuzey de benim gibi kitap almaktan geri durmuyorlar. 

Yukarıdaki fotoğraflar da böyle seferlerden birine ait. Marguerite Yourcenar ve Doğu Öyküleri benim kendime aldığım kitaplardan biri. Salonun ortasındaki sehpada duruyor. Ara ara elime alarak öykü öykü okumayı planlıyorum. Böyle yapınca öyküler daha çok aklımda kalıyor gibi hissediyorum. İlk öyküsünü okudum ve çok beğendim. Feridun Andaç'ın da önerdiği bu kitabı sonbahar günlerinde okuyup bitireceğim. 
Virginia Woolf'un ''Bir Yazarın Günlüğü'' ismiyle çıkan günlükleri de merak ettiğim kitaplar arasında. Şöyle bir göz gezdirdim. Bir günlük gibi okumam gerektiğine karar verdim. Bu kitabı da elimi attığımda dokunabileceğim bir uzaklığa yerleştirdim. 


Ikea'lı fakirin öyküsünü okudum. Eğlenceli bir hikâye olmakla birlikte, pek de güzel bulmadım kitabı. Sabun köpüğü gibiydi. Yaz esintisi gibi geldi ve geçti.


Bu kitabı da mı beğenmedin diye sorabilirsin bana?
Ne yazık ki evet!
Tadından yenmeyen Jane Austen kitaplarının yanında ''Aşk ve Arkadaşlık'' bana çok kuru geldi.  Ne aşk ne de arkadaşlık kısmı kitabı kurtaramadı. Bitirene kadar içim bayıldı desem yalan söylememiş olurum.

Hızımızı Tadacaksınız- Dave Eggers

Aradığımı bulamadığım bir kitap daha. Yaz boyunca çok huysuzmuşum sanırım. Tuhaf bir konusu olan ve bir türlü bir yere varamayan bir kitaptı. Okudukça sayfalar ilerlemiş gibi gözükse de konu bir türlü ilerlemedi. Ortalarında bir yerlerde daha fazla dayanamayarak bir kenara bıraktım. Vicdan azabı çekerek kitapla göz göze geliyorum. Derin bir nefes alırsam kaldığım yerden devam edip, rafa kaldıracağım.


Bir dolu başarısız denemenin üzerine macera arayışlarımı bir kenara bıraktım ve kitaplığımdan okunmamış bir Paul Auster kitabı çektim. Doğru limandaydım. Rastlantıların hayatımızdaki önemini anlatıyordu Paul Auster her zamanki nefis yazım diliyle. Kitabı okurken içim mutlulukla doldu. Kesinlikle iddia ediyorum ki Kırmızı Kitap, insanın ne zaman bir sayfasını açsa içinde kendinden bir parça bulabileceği nefis bir kitap. 


Paul Auster'dan ayrılamadım. Bir tane daha Paul Auster okumak istedim. İdefix'in bir kampanyasında bütün Paul Auster kitaplarını almıştım. Hangisini okusam diye düşünürken Lale Abla, ''Yanılsamalar Kitabını oku!'' dedi. 
İyi ki okumuşum. Bu aralar elim gibi Paul Auster kitaplarına doğru gidiyor. Bakalım hangi ara elime hangi kitabını geçireceğim. Daha okunacak kitaplarının olması çok güzel.

Hayalperest!

Yakın bir arkadaşımın yıllar önce büyük oğluna alıp okuttuğu, Kuzey'le aynı yaşıt kızına da mutlaka okutmayı düşündüğü bu kitap, onun Kuzey'e hediyesi. Kuzey'den önce ben okumak istedim. 
Kitap hayalperest bir çocuğun yaşamını anlatıyor. Gerçek bir yaşam öyküsü deyip kitabın büyüsünü bozmayayım. Sonu nefis. Sakın kitabın arka sayfasını çevirip, sonuna göz atayım demeyin. 
Çocuk ya da yetişkin fark etmez. Mutlaka ama mutlaka okuyun!

J.K.Rowlings ve Guguk Kuşu.

Biraz rahat bir okuma yapayım dedim. Bu kitap J.K.Rowlings'ın Robert Galbraith mahlasıyla yazdığı bir dedektiflik kitabı. İngiltere'de geçiyor. Ben çok beğenerek okudum. Dedektiflik romanı sevenlerin deneyebileceği bir kitap; zira Rowlings dedektifimizin maceralarının süreceğini söylüyor kitabın sonunda. 



Yazımın, sonbaharımın hatta yaşamımın en güzel kitaplarından biri diyeceğim belki de bu kitap için: Moskova'da Yanlış Anlama.
Son derece güzel anlatılmış, hiçbir dönem edebi değerini yitirmeyecek naif bir konu. Simone de Beauvoir'in kendi yaşam öyküsünden satır araları taşıyan bir anlatı. Daha önce de bir yerlerde söylemiştim, yine söylüyorum: ''Kitabı bitirdiğimde Simone de Beauvoir'a sarılmak istedim.''
Keşke kitap daha uzun olsaydı, keşke Simone de Beauvoir'ın sözcükleri devam etseydi.
Yakında yapacağım Paris seyahatine Beauvoir kitaplarından biriyle gitmek istiyorum.
Bu kitabın çevirisi için neden Türk okuru bu kadar bekledi bilmiyorum. 
Acaba Türkçe'ye çevrilmemiş başka kitapları da var mı?


Son günlerde böyle keyifli okumalar yapınca ağzımın tadını bozmamaya karar verdim. Okunmak için belki de yıllardır bekleyen bir kitabı çektim raftan. Albert Camus'yu ve Yabancı isimli kült kitabını benim size anlatmama gerek yok sanırım. 
Hemen edinin ve okuyun. Benim gibi kitabın inceliğinden korkmayın. 
Evet! İnce kitaplar beni korkutuyor. 


Pek tabii, korkunun ecele faydası yok!
Sıra Sadık Hidayet'e ve Kör Baykuş'a geldi.
Bitince onu da yazarım size!

Etiketler: , , , , , , , , , ,