Kendimden hiç memnun değilim.
Bu aralar böyle hissediyorum.
Geziyorum, gittiğim yerlere yeniden gidiyorum, görmediğim yerlere doğru yola çıkıyorum. Uzun kısa demeden trenlere biniyorum.
Adı ne olursa olsun hangi yolun üstünden, yanından, yamacından geçersem geçeyim gördüğüm yerleri aklıma ve ruhuma bir daha fırsatım olmaz diye kaydetmeye çalışıyorum.
Bazen geleceğin unutturacaklarından korkup, bir kafede oturup içinde olduğum anı yazıyorum. Bana en iyi gelen yazma şekli bu! Her zaman bunu yapamıyorum. Bazen zamansızlıktan bazen de içinde olduğum anda yazma duygusu içimden gelmediğinden yazmak için zamanın geçmesini bekliyorum. Mecburiyet gibi oluyor bu durum! Kendime de şöyle diyorum: Demlenmeye bırakıyorum yaşadıklarımı.
Bu son söyledime bizim buralarda züğürt tesellisi deniyor.
Hemingway, benim çok severek okuduğum, her seferinde dönüp dolaşıp elime aldığım, ''Paris Bir Şenliktir'' adlı kitabını Paris'te yaşadığı zamanla eş zamanlı yazmamış. Aradan uzun yıllar geçmesi, Paris'in üzerine uzak şehirlerde uzun yıllar yaşaması, sonra da dünyanın uzak bir köşesinde olmayı beklemiş.
Elbette yaşadığı zamanın notları olmuştur bir kenarında. Bir yazarın yazmadığı bir dönemi hayal bile edemiyorum. Yine de, insan aradan uzun yıllar geçince gençliğine dolmuş neşeyi, hüznü ya da umursızlığı o günkü gibi hissedebilir mi?
Hissedenler büyük yazarlar oluyorlar!
Son bir ayım gelmelerle gitmelerle geçti. Hem iş hem de keyif seyahatleriydi bu seyahatler.
Bir sürü de terslik oldu.
Bu kadar çok seyahat edince tersliklerin olacağını da baştan kabul etmiş oluyorsun.
Geldiğimden beri elime kalemi kağıdı alamadım.
Edinburgh seyahat notlarını tamamlamıştım; ama anlatmak istediğim Oxford gezisi ve Alice, Kuzey'le birlikte gezdiğimiz Sherlock Holmes Müzesi, Charles Dickens'ın Londra'da gezdiğimiz evi anlatılmayı bekliyor. Ya da zihnimin bulanık anıları arasına girmeyi!
Üstüne eklenen Paris seyahatimiz hastalıkla geçti. Öyle çok Paris dedim ki bu blogta belki anlatmasam da olur bu son yolculuğu.
Bayramda Bologna'daydık. Anlatılmayı hak edecek kadar huzur vardı bu İtalyan şehrinde.
Bir günlük bir Venedik, Charles Aznavour konserini dinleyeceğiz, bir hayalimizi daha gerçekleştireceğiz diye gittiğimiz Cenevre ve bu seyahatte gezimizin bonusu olan Bern var.
....ve ben kendimden hiç memnun değilim.
Şöyle kısa yazabilsem, her yazdığımı buraya uygun bulup yollayabilsem ve kendimi bu kadar hırpalamasam keşke!
Ne kadar artık daha düzenli ve daha çok yazacağım desem de yazamıyorum bir türlü!!!
Etiketler: günlük hikayeler