Hiç çocuğunuzun gözünden dünyayı görmek istediğiniz oluyor mu?
Bende çokça oluyor. Yol boyunca yanımda yürürken bazen gözlerimi üstüne dikip onu takip ediyorum. Elindeki fotoğraf makinesine etrafında gördüğü heykelleri sığdırmasını, sokak sanatçılarının her birinin önünde dakikalarca kalmasını, önlerinde duran para kutularının içine cebimizde ne kadar bozukluk varsa atmak için çırpınmasını izliyorum.
Yeni yerler görmek dışında yolda olmak onun için biraz da bizimle olmak demek. Kesintisiz zaman paylaşımı için tatile çıkmak gerekiyor. Gündüzlerin geceyle birleşip de bizim hiç ayrılmadan aynı oda içinde uyumamızı ve uyanmamızı seviyor, biliyorum. Ekibin anne- baba kısmı için de en zor kısım burası oluyor. Dönüş, onunla geçireceğimiz vakitlerin azalması anlamına geliyor. Arkadaşını yolda tanımak gibi çocuğumuzu da yolda tanıyoruz. Tuhaf ki yolda tanıdığım çocuğumu daha çok seviyorum.
Kuzey'i sık sık seyahatlere götürmemizden dolayı olsa gerek gezerken söylenmiyor, itiraz etmiyor. Aynı şehrin içinde bir yerden bir yere giderken hiçbir ulaşım aracına binmek istemiyor. Onun için yürüyerek gidilen her yer kazanılan yeni bir zafer. Sanırım bitmeyen yolların ardından kurduğum cümlelerin aşığı Kuzey: ''Bugün bu kadar yolu yürüdüğüne inanamıyorum. Hiçbir çocuk bir günde bu kadar yürüyemez. Hem de hiç söylenmeden!''
Hangimiz anneden babadan gelen güzel bir cümlenin ömür boyu bekleyeni olmadı ki?
Ben hâlâ annemin bana ettiği her övgünün açık ağız bekleyeniyim vallahi :)
Tatili, Kuzey'in havaalanlarında bir koltuğa kıvrılarak uyumasını çok seviyorum. Benim onun yaşındayken hiç dahil olamadığım bir hayatı yaşıyormuş gibi geliyor. Şimdilik tek başına olmasa da anne ve babasının güvenlik duvarının ardında bir koltuğun üstünde uyuyor, tasasız...
Ara uçuşlar, inilen havaalanları, birbirlerine bağlanan yollar, pasaport damgasını beklemenin sevimsiz sıkıntısı tanıdık olduğu durumlar.
Yol haline alışık çocukların sükuneti var üzerinde. Bir uçaktan inip diğerine binerken, yaşadığı yerde hiç tanıklık edemediği tren garlarının kalabalığı içinde bavulunu çekerek ilerliyor. İlk seferinde garlarda gördüğü paralı duşlar artık onu şaşırtmıyor. Gezmenin aslında bizim ara ara yaptığımız gibi kısa süreli mekan değişikliği değil de bir yaşam biçimi olduğunu daha iyi kavrıyor. Gezdikçe, yollarda kirlendikçe, lekeli bir tişörtle birkaç gün dolaştıkça üstüne yapışmış ev halinden çıkıyor. Kirlendikçe gözüme daha güzel görünüyor oğlum.
Ne tuhafım değil mi?
Her hale uyum sağlasın, önüne konan her şeyi yesin, ayakkabıları paralana kadar yürüsün, aslında dünya üstünde küçücük bir nokta olduğunu öğrensin istiyorum. Dünya gezdikçe küçülüyor mu bilmiyorum ama ne kadar çok gezersem ben o kadar küçülüyorum.
Kuzey de küçülsün, dünyanın onun etrafında de değil de kendi etrafında döndüğünü fark etsin istiyorum.
Etiketler: çocukla seyahat, günlük hikayeler, Kuzey'le seyahat, seyahat, yol hali, yol notları