Yazı Evi: Duygu'yla yazıya giriş

     Cuma sabahları can arkadaşımın eğitmenlik yaptığı bir yazı atölyesine katılıyorum. Ruhuma şifa gibi geliyor. Dört haftalık ilk kuru geçen hafta bitirdik. Bu bir aylık süreç bana yazıya giriş atölyesinden çok kendini tanıma atölyesi gibi geldi. Yazarken oyun oynar gibi kendini keşfetmek, ruhunun dönüp dolaşıp soluklandığı köşeleri bulmak, her seferinde aynı yerde durduğunu görüp şaşırmak... Hissettiklerim bunlardı. Kahve falı baktırmak gibi heyecan verici ama bir o kadar gerçekti. Ödev olarak bana verilen her bir yazının beni bir yazar ve okur olarak nasıl da ifade ettiğini anlayınca çok şaşırdım.


     Altı dakikalık yazı çalışmalarım beni başka bir yere taşıdı. Meğer kısacık zaman dilimlerinin bana anlatmaya çalıştığı bir şeyler  varmış da ben hiç farkına varmamışım. Kendimi aydınlanmış ver ferahlamış gibi hissediyorum. Bu aralar yazmaya dair içimde tutamadığım bir heyecan var. Bu durum aynı zamanda bir huzursuzluğa da sebep oluyor. Çoğu zaman ne yazacağımı bilmeden bilgisayarın başına oturuyorum. Kimi zaman yazdıklarımdan memnun kalkıyorum masanın başından, kimi zaman da içimden aktaramadığım kelimelerin ağırlığı ve sıkıntısıyla. 

     Dört haftalık süreçte verilen tüm ödevleri severek yaptım. Çok beğendiğim bir hikâye yazdım. Acıyla döküleceğini düşündüğüm kelimelerin hayatın komik anlarıyla ve doğal akışıyla çıktıklarını görünce şaşırdım açıkçası. Demek kısmette bu da varmış. :)

     En çok listeler yaptığımın çalışmayı sevdim. Sevdiğim şeylerin yanında beni yoklayan düşünceleri 30 madde olarak sıraladım. Kelimelerden ziyade cümlelere yakın düşüncelerdi bunlar. Sonra oturup her biriyle ilgili altı dakikalık yazılar yazdım. Hâlâ yazılmayı bekleyen altı dakikalarım var ama listemi tamamlamış olmak bana huzur veriyor. 

Gelelim listeme.

Etiketler: , , , ,