Vize çıktı, çıkacak derken stres sahibi olduk. Selçuk'la birbirimizi yiyip duruyoruz. Ben vizeciye söylenip duruyorum, o konsolosluğa. İkimizin de mırıl mırıl konuşmak için yeterli sebepleri var. Bu tatilde evde birbirimizi yemezsek iyidir.😀 Tüm kalbimizle yarın vizemizi alacağımıza inanıyoruz. Bugün pasaportların vize merkezine doğru yola çıktığına dair e-posta geldi gelmesine ama ne yazık ki kurye ulaşmamış. Yarın da çıkacağının garantisi yok çünkü konsolosluklar burunlarından kıl aldırmıyorlar. Bizim gibi sıkışık zamanlarsa İngiltere Konsolosluğu'ndan vize almaya kalkanlar en az bir ay önce başvursun ya da öncelikli vize alsın. Parayı alınca vizeyi veriyorlar çünkü hemen.
 |
Mutlu olmak için biraz deniz, biraz balık, bir de bisiklet lazım bana 💭 |
İhtimalleri değerlendirip uçak bileti bakıyoruz. Fiyatlar tavan yapmış vaziyette. Bu saatten sonra gitmek bütçeye ciddi zarar ama yine de niyet ettiğimiz bir şey olduğu için kararsızız. Gitmezsek ara bağlantı uçağımız da yanacak. Bu durumda can sıkıntımızı içimize gömmeye çalışıp İngiltere'yi unutmaya çalışacağız.
Üstümde bu stresle eve gelince bir çay demleyip bilgisayarın başına oturdum. Niyetim sevdiğim yerlere dair yazdığım bir-iki blog yazısını okumaktı. Okudum da. Sadece yanlış bir tuşa deyip keyifle yazdığım bir yazıyı silmeseydim iyiydi. Negatif enerji vücudumun her hücresinden akıyormuş gibi hissediyorum. Yarın pasaportları alsak da gün içinde bir yere gitmemiz mümkün olmadığı için kesinlikle yogaya gideceğim. Sakinleşmem, durulmam şart. Hiçbir şey yapamazsam da Remzi Kitabevi'ne uğrayacağım. İşten, gelmeyen vizeden, konsolosluğa duyduğum nefretten sıyrılıp bir çay söyleyeceğim, çantamdan defterimi çıkarıp kalemi elime alacağım. Son günlerde okuduğum bir kitaptan sebep kafamda dolaşıp duran fikri tartacağım, kafamı iyi anlamda kurcalayan o fikrin altını üstüne getirip biraz da farklı açılardan bakacağım. Muhtemelen iki bardak çayımı içtikten sonra sahip olduğum her şey için şükredip, yan taraftaki kitapçının kapısından içeri girerim. Bildiğim (hepinizin de çok yakından bildiği) kitap kokusu etrafımı sarar ve kendime gelirim. Eğer bu çareler de derdime derman olmazsa tıpkı Forest Gump gibi koşmam gerekecek.
Uzun lafın kısası yarın nihai kararımızı vereceğimiz son gün. Ardından öyle ya da böyle önümüze bakacağız. Kitapların dünyasına dalıp ara ara yeni seyahat planları yapacağım. İçimi umutla dolduran bir Paris seyahati var beni bekleyen. Daha fazla tersliğin olacağına ihtimal vermiyorum. Pasaportumu ve neşemi alıp yola devam edeceğim. Paris beni sarıp sarmalayacak ve kendime geleceğim. İçimden her seferinde olduğu gibi şöyle diyeceğim: Paris'te olmak ne güzel. Yaz boyunca kendimi terapi etmek ve Paris özlemini dindirmek için okuduğum Paris kitapları görevini yapıp bir kenara çekilmiş olacak. Ardından geniş kaldırımlarıyla sevdiğim kentin sokakları, kitapçıları, kafeleri... Ara ara kendime anımsattığım şehrin ta kendisi. Hayaller güzel sahiden. Umduğum gibi Londra sokaklarında gezinemedim dün. Nothing Hill Karnavalına denk gelemedim. Bugün de Stonehenge'e giden otobüsün içine binemedim. Olsun. Arkadaşlarımızdan gelen son haberlere göre gittikleri yerler çok güzelmiş ve tekrar gidilmeliymiş. O zaman öyle yaparız biz de. Yeni hayaller kurar, dileklerimizin üstüne pembe kurdeleler bağlarız. Çıkmayan vize yüzünden bir sürü para kaybetmiş olsak da hayal kurmak bedava 💖 💖 💖
Etiketler: en sevdiğim şehir, Hayal kurmak, ingiltere vizesi kaç günde çıkar, Paris düşleri, Paris Her Zaman İyi Fikirdir, paris mon amour