Nisan ayı hayallerine hoş geldiniz!

Bunca şeyin arasında insan yapmaktan keyif aldığı şeyleri unutuyor. 😀
Devamlı yapacak bir şeyler, yetişecek durumlar var. "Kuzey'in sınav zamanı, işler çok yoğun, havalar da pek iyi değil, biraz da evde dinlensek mi?" derken bir bakıyoruz ki günler geçmiş, aylar başka mevsimlere doğru yol almış. Ardından başka bir an geliyor; hastalıklar, gidip de dönmeyenler, saçımıza yapışan aklar... Bu sefer evde oturup da yayıldığımız anlar geliyor gözümün önüne. "Hay Allah!" diyorum kendi kendime. "Ruhum da bedenim de biraz macera hevesinde ama ben bunu görmüyorum."



İşte, ruh halim aynen bu! Kızgınlıkla ya da yapamamaktan doğan üzüntüyle değil, bu sefer anlayışla karşılıyorum hissettiklerimi. Bahar geldi sanki. Hâlâ yerkürenin başka yerlerinde ara ara kar falan yağsa da ben bahara olan inancımı kaybetmedim. O yüzden tatil planı hazırlıklarına başladım. Şu andan itibaren Amsterdam biletlerini almış olduğumuza dair olan inancımı gün be gün tazeleyeceğim ve ailece yapacağımız bu tatilin planlarını yapacağım. Londra seyahatimiz de tarih aralığı olarak belirlendiğine göre seyahatin içini doldurabilir, rezervasyonları yapabilir, bilet çıktılarını falan alıp seyahat dosyamızı hazır hale getirebilirim. Şimdilik adım atılmış tatil planlarımız bunlar ama benim başka planlarım da var. Yaşlanmadan önce yapmayı düşündüğüm şeyler için bir an önce yola düşmem şart. 2018 yılının ortalarında alınan bir kararla karşınızdayım işte! 😀

(En son okuduğum kitabın fastastik bir roman olması ve beni kısa bir süreliğine bile olsa başka bir dünyada yaşatması beni hayallerin içine sürüklemiş olabilir. Atların, kraliçenin mufafızlarının, insana saldıran şahinlerin olduğu o dünyada elbette kolay bir dünya değil. Kötüler her yerde arkadaşlar! Yine de ormanların içinden ulaşılan dağlara doğru at sürmek, yağmur altında ıslanmak, iyiye olan inancı beslemek fantastik dünyalarda bile olsa çok güzel. )


Peki aklımdan neler geçiyor? 

İçinde uzun yürüyüşler olan yolculuklar yapmak istiyorum. Mesela Norveç'e gidip, patikalar arasında yürüyebilir, dağ tepe gezebiliriz. Sırtımızda çantalar, ensemizden kulağımıza fısıldayan bir rüzgâr ve "Benim ne işim var dağda, taşta?" diye yol boyunca kafamın içinde dönüp dolaşan sesle yolculuk yapabilirmişim gibi geliyor. Sonra İtalya'ya Cinque Terre tarafına gidip her gün köyler arasındaki yolları yürüyüp, vardığımız her yerde de nefis yemekler yiyebiliriz. Norveç ile İtalya seyahatini birbirinden ayıran ve İtalya seferini olası kılan en büyük etken yemek olabilir gibi geliyor bana. 😀 Ah İtalya! Adamlar yeme-içme ve tembellik işini iyi biliyorlar. Ya da? İşte aklım burada havalanıyor. Tadı damağımda kalan İtalya'da bir deniz tatili ayarlayabilirim. Nereye bilmiyorum. Elbette aklıma gelen birkaç seçenek var. Tabii bu seçeneklerin bir çoğunun ucunda ucuz uçak bileti bulma hayali yatıyor. Her şeye rağmen hayal kurmaktan bile memnunum. Sanki etrafımda dönüp duran onca şeye sebep hayal kurmayı bile unutmuşum gibi hissediyorum. Bu sabah mutluyum ama! Hayal kuracak cesaretim var.

Mesela Norveç'te şu herkesin hayalini kurduğu Trolltunga'ya ya da Pulpit Kayası'na gidebiliriz. Uçaktan iner, kendimize bir araba kiralar, yürüyüşe geçeceğimiz kasabalara yakın bir yerleşimde kalabilir; sabah erkenden sırt çantalarımıza koyduğumuz öğle yemeğimiz, kahvemiz ve yedek çamaşırlarımızla yola düşebiliriz. Düşünürken heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. İnsandan uzak, doğaya yakın bir tatil öyle güzel geliyor ki bana şu an. Bir de şu İskandinav coğrafyası var elbette. Büyüleyici olduğunu düşünüyorum.

Öte yandan İtalyan güneşi altında yumuşayacağım ve nefis yemeklet yiyeceğim bir seyahatte çok cazip geliyor gözüme. Ekip olarak en çok kim tembellik yapacak diye yarışabilir; Kuzey ve ben aklımıza gelen tüm deniz ürünlerini yiyebiliriz. Selçuk da pizza yer, mozzarella yer. Herkes mutlu olur yani. 😀

İşte bu planlar bu günlerde beni heyecanlandırıyor. Gözümü kapıyor ve kendimi dünyanın başka bir ucunda görüyorum. Geriye değil, önüme bakmak; yürümek, yol almak, iç sesimi duyabilmek istiyorum. Kelimeleri boşu boşuna israf eden onca insandan uzak birkaç gün tüm dileğim. (Burada blog yazarının kötü düşüncelerini kaleme aldığı gerçeğini görmemezlikten gelin; ama ağzı olan konuşuyor sahiden.) 

Etiketler: , , , , , ,